...кαηкαℓıƒє-ƒσяυм...
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Babacan NATO toplantısına katılıyor

Aşağa gitmek

Babacan NATO toplantısına katılıyor Empty Babacan NATO toplantısına katılıyor

Mesaj tarafından BeDo07 06.03.08 16:07

NATO üyesi 26 ülkenin dışişleri bakanlarını bir araya getiren NATO Konseyi toplantıları Belçika'nın başkenti Brüksel'de başladı. Konsey toplantısında Türkiye'yi Dışişleri Bakanı Ali Babacan temsil ediyor.

NATO üyesi 26 ülkenin dışişleri bakanlarını bir araya getiren NATO Konseyi toplantıları 2-4 Nisan tarihleri arasında Bükreş'te yapılacak. Konsey, ittifak üyesi ülkelerin devlet ve hükümet başkanlarının buluşacağı NATO zirvesinin son hazırlıklarını tamamlayacak.

Konsey toplantısında, zirvenin gündeminde yer alacak 3 ana konuya öncelik verilecek.

Bakanlar, "İttifak'ın genişlemesi", "Afganistan ve Kosova'daki harekatlar" ve "NATO-AB ilişkileri" dosyalarını ayrıntılı olarak ele alarak, en yüksek siyasi karar organı olan Konsey'de, devlet ve hükümet başkanlarının "işlerini kolaylaştırmaya" çalışacaklar.

1. İTTİFAK'IN GENİŞLEMESİ

Konsey'de, İttifak'ın genişleme istek ve iradesinin yansıtılması bekleniyor ancak "Yunan engelinin" aşılamaması halinde "fiyasko" olasılığının ön plana çıkması endişesi gizlenmiyor.

Bükreş'te, ABD Başkanı sıfatıyla son NATO zirvesine katılacak olan George Bush, bu zirvenin "genişleme" temalı olmasını, Arnavutluk, Hırvatistan ve Makedonya'ya, İttifak'a katılımları için yeşil ışık yakılmasını, Ukrayna ve Gürcistan'a da bu yolda "cesaretlendirici mesajlar" verilmesini öneriyor.

İttifak'ın katılım koşullarını yerine getirmek için yoğun çaba harcayan ve başarılı olan Arnavutluk ve Hırvatistan için bir sorun görülmezken, aynı başarıyı sağlayan Makedonya, Yunanistan'ın veto tehdidi ile karşı karşıya kalıyor.

Atina, "kendi topraklarına ve tarihine ait olduğunu" savunduğu "Makedonya" isminin bir ülkeye verilmesine karşı çıkmaya devam ederken, Üsküp'ün söz konusu isimden vazgeçmemesi halinde veto hakkını kullanarak NATO'ya katılımını engelleyeceğini belirtiyor.

BM'ye 1993'te "Eski Yugoslav Cumhuriyeti Makedonya" adı altında katılan ülkeyi NATO'da sadece Türkiye "Makedonya" adıyla tanıyor. Türkiye, bu yaklaşımını baştan beri, Makedonya'nın adı geçen tüm NATO belgelerinde "dipnot" olarak zabıtlara geçiriyor.

Makedonya'nın bu ismi alması halinde gelecekte kendisinden toprak talebinde de bulunabileceğini öne süren Atina, ABD ve diğer bazı müttefiklerin baskılarına rağmen tavır değiştirmeyeceğini belirtiyor. Zirve öncesinde Yunanistan'a giderek, "ortamı yumuşatma" girişimlerinde bulunan NATO Genel Sekreteri Jaap de Hoop Scheffer'in başarı sağlayamadığı biliniyor.

Atina, uzun süredir çözüm bulamadığı bir sorunu, NATO bünyesinde gündeme getirerek ve veto tehdidini kullanarak, çözmek için çaba harcarken, "iyi komşuluk ilişkilerinin, NATO'ya katılımın bir ön koşulu olduğunu" anlatıyor.

Dışişleri bakanları bugün "Makedonya sorununa" uzlaşma yoluyla çözüm arayacaklar, ancak tartışma ve pazarlıkların, 2-4 Nisan arasında yapılacak Bükreş zirvesine kadar sürebileceği belirtiliyor.



Türkiye'nin tavrı

Makedonya'yı bu ismiyle tanıyan tek NATO müttefiki olan Türkiye, İttifak'ın "açık kapı politikasını" destekliyor ve bölgesel yaklaşımlara önem veriyor.

Ankara, Balkan ülkelerinin NATO'ya katılımlarını, "bölgesel istikrara katma değer sağlayacağı" gerekçesiyle destekliyor ve Balkanlar'ı "her zaman dikkatli olunması gereken bir bölge" olarak algılıyor.

Türkiye, Bükreş zirvesinde 3 aday ülkenin, "paket olarak, birlikte" NATO'ya katılıma davet edilmesinden yana tavır koyuyor. Söz konusu "paket katılımın" gerçekleşmesinde, ABD'nin Atina'ya yapmayı sürdüreceği baskıların etkili olabileceği "tereddütlü bir şekilde" ifade ediliyor.

Ankara, NATO'nun genişleme dosyası çerçevesinde, Ukrayna ve Gürcistan'a da "onları soğutmayacak bir tavırla", "teşvik edici mesajlar" verilmesinden yana tavır koyuyor.

2. NATO-AB İLİŞKİLERİ

Toplantıda "NATO-AB ilişkilerindeki pürüzler" de ayrıntılı olarak ele alınıyor. Toplantılarda Babacan, bazı müttefikler tarafından çeşitli ithamlara hedef edilen Ankara'nın bu konudaki tavır, istek ve iradesini "açık bir dillle" üye ülkelere yansıtıyor.

Uzun yıllardır devam eden hararetli tartışmalara rağmen "NATO'da Kıbrıs sorunu yok" söylemini sürdürmeyi tercih eden diplomatik kaynaklar, bu dosyanın NATO ile AB ilişkilerini geniş ölçüde olumsuz etkilediğini artık gizlemiyor.

"Ortak stratejik menfaatler" temelinde oluşturulan NATO-AB işbirliği, 24 Ocak 2001 tarihinde NATO Genel Sekreteri ve AB Dönem Başkanlığı arasında gerçekleşen yazılı irade beyanı ile somutlaşmıştı. Bu tarihten itibaren iki kurumun, "birbirini tamamlayıcı nitelikte" savunma işbirliği ve danışmalar yaptıkları varsayılıyor ancak bu alanda, bugüne kadar "temkinli ve küçük adımlar" dışında etkinlik görülmedi.

AB üyesi olan Kıbrıs Rum kesiminin NATO ile ilişkilerde Türkiye tarafından kesin bir tavırla dışlanması ilişkileri kolaylaştırmadı. NATO'ya "kapıdan giremeyen Rumların bacadan girme girişimleri", Ankara'ya yapılan bazı baskılara rağmen etkisiz ve sonuçsuz bırakılıyor.

NATO Konseyi'nin 2003 kararında, NATO ile AB arasında stratejik işbirliğine yeşil ışık yakılırken, iki koşulun altı çizilmişti. Bunlara göre, işbirliği yapılacak ülkelerin Barış İçin Ortaklık (BİO) katılımcısı olması ve NATO ile güvenlik anlaşması imzalaması gerekiyor.

Malta ile Kıbrıs Rum kesimi bu koşulları yerine getiremiyor. Bu üyeler NATO-AB stratejik işbirliği dışında bırakılırken, AB kanadı, "tüm üyelerinin tam katılımı olmadan hiçbir karar veremeyeceği" gerekçesiyle sorun yaşadığını belirtiyor.

NATO kaynakları, "İttifak'ta var olmayan" Kıbrıs sorununun giderek artan bir şekilde "tüm müttefiklerin sorunu" olacağına işaret ederken, bu sorunun çözümünün "Türkiye'nin AB'ye katılımıyla" ve "Kıbrıs sorunun adil şekilde sonuca taşınmasıyla" gerçekleşeceğini kaydediyor.

AB zor durumda

Kosova ve Afganistan'da "güç ve iradesini aşan" operasyonlara girişmek, "varlık kanıtlamak" çabasındaki AB'nin, bunu gerçekleştirebilmek için NATO'dan sağlamak istediği desteğin önemli ve kapsamlı olduğu gözlemleniyor.

Türkiye, Avrupa Güvenlik ve Savunma Politikası (AGSP) çerçevesinde AB'ye verdiği askeri desteğe işaret ederken, "beklentilerini" de hatırlatıyor ve bazı müttefiklerin, sıkıntıların aşılamamasında Ankara'yı suçlamasından duyduğu rahatsızlığı dile getiriyor.

AB'nin çeşitli operasyonlarına hava ve deniz unsurlarıyla desteklenmiş tugay düzeyinde katkısını 2000'li yılların başından beri sürdürenTürkiye, AGSP'yi başından beri desteklediğini, AB'nin temel hedefine katkıda bulunduğunu, bunu gerçekleştirirken, yaşanan bazı sıkıntıları ve AB'den beklentilerini de dile getirmeyi sürdürdüğünü hatırlatıyor.

Türkiye'nin AB temel hedefine yoğun katkılarının belgelerde sadece bir "ilave" olarak nitelendirilmesinin devam etmesinden kaynaklananrahatsızlık sık sık dile getiriliyor. Türkiye'nin AGSP bağlamında tüm yükümlülüklerini eksiksiz olarak yerine getirdiği de hatırlatılırken, Türkiye'nin AB ile ilişkilerindeki gelişmelere değiniliyor, artık bir aday ülke olmak konumunun geride kaldığı, katılım müzakerelerinin başladığı ve ilerlediği ifade ediliyor.

AGSP harekatlarına katkıda bulunan Türkiye'nin, planlama boyutuna "kısmen" katıldığı bu harekatların karar ve komutasına katılamaması durumunun devam etmesinden duyduğu rahatsızlığı da uzun süre ifade ettiği biliniyor.

Bu arada Türkiye'nin, Avrupa Savunma Ajansı ile işbirliği yapması için gerekli idari düzenlemelerin sonuçlandırılması beklentisi de yanıtsız kaldı. AB üyesi olmayan NATO müttefikleri Norveç ve Türkiye'nin ajansa katılımı için bazı özel idari düzenlemelere gidilmesi kararlaştırılmıştı.

Norveç dosyası sonuçlandırılırken, Türkiye'nin katılımını sağlayacak metinin imzalanması "AB üyesi" Kıbrıs Rum kesimi tarafından veto edilerek engelleniyor. Aynı sorun, AB ile bilgi alışverişine olanak sağlayacak bir güvenlik anlaşmasında da yaşanıyor.

Rum kesimi, uzun yıllardır üzerinde çalışılmış olan ve sonuç aşamasına gelen bu anlaşmanın imzalanmasını veto yoluyla engelliyor. Ankara, bu koşullarda sorunlara çözümün "AB bünyesinde", "Rumların ikna edilmesi ile" mümkün olabileceği üzerinde duruyor, bu gerçekleşmeden kendisinden NATO'da bir "esneklik" beklenmemesi gerektiği mesajı veriyor.

3. AFGANİSTAN VE KOSOVA'DAKİ HAREKATLAR

Toplantılarda, Afganistan ve Kosova'daki gelişmelerin "ittifaka itibar kaybettirmemesi" için alınması gereken önlemler üzerinde duruluyor.

Kosova'da "kritik bir dönemeç" yaşandığını ifade eden diplomatik kaynaklar, geçen ayki bağımsızlık ilanının ardından, NATO yönetiminde bölge güvenliğini sağlayan barış ve istikrarı koruma gücü KFOR'un yeni tedbirler alması gereği üzerinde durulduğunu belirtiyor.

Kosova'da istenmeyen gerginlik ve çatışmaların olası olumsuz sonuçlarının ittifaka itibar kaybettireceği üzerinde duruluyor, askerive siyasi tedbirler inceleniyor.

Afganistan

"Afganistan'daki bazı başarısızlıkların faturasının NATO'ya çıkarılmasının büyük haksızlık olduğunu" savunan diplomatlar, NATO'nun bu ülkede görev üstlenen pek çok uluslararası kurumdan sadece biri olduğuna işaret ediyor.

Afganistan'da güvenlik alanında, "belirli bölgelerde, belirli kırılganlıklar devam etse dahi", genelde düzelme olduğunu anlatan diplomatlar, "Afganistan'ın kendine özgü koşullarından kaynaklanan sıkıntılar" üzerinde duruyor.

Afganistan'daki Taliban rejiminin çökmesinin ardından, 2001 yılı sonunda düzenlenen Bonn Konferansında, geçici yönetime destek amacıyla, "BM Güvenlik Konseyi otoritesi altında görev yapacak, gönüllü ülkelerin askerlerinden oluşan bir uluslararası koalisyon" şeklinde kurulan Afganistan'daki Uluslararası Destek Gücü (ISAF), 11 Ağustos 2003 tarihinden bu yana NATO tarafından yönetiliyor.

ISAF, 30'dan fazla ülkenin 42 bin askeriyle çalışmalarını sürdürürken, "her şeyin yolunda gittiğini savunmak zor" itirafında bulunan NATOyetkilileri, Batılı müttefiklerin basın ve kamuoyundaki "olumsuz imaj" sorununa dikkat çekiyor.

Basın ve kamuoyunun "yanlış değerlendirmelerinden" yakınan NATO diplomatları, "ISAF'ın görev tanımına iyi bakılmalı. Bu görev terörle mücadele değil, Afgan makamlarının güvenlik ortamını geliştirmesine katkı sağlamaktır" diyor.

"Terörle mücadele" hedefli ABD'nin ve 20 bin kadar askerinin bazı operasyonlarda sivil kayıplara neden olmasının faturasının NATO'ya çıkarılmasının yanlış olduğu anlatılıyor.

İttifak bünyesinde yapılan yorum ve değerlendirmelerde, "Sağlanmış olan güvenlik ortamı içinde Afganistan'ın yeniden imarını esas alan faaliyetler var. Karmaşa, istikrarsızlık, zor yaşam koşulları sıfırdan kalkınma gerektiriyor. Başarılı çalışmalar var, ancak ISAF katılımcılarının faaliyetlerinin etkin eşgüdümü, bazı ihtiyaçların akıllı bir şekilde yönlendirilmesi gerekiyor" ifadeleriyle NATO'nun daha ziyade güvenlik boyutunu ilgilendiren alanlarda ön plana çıktığı, daha etkin bir BM koordinasyonuna ihtiyaç bulunduğu uzun süredir belirtiliyor.

ABD, NATO müttefiklerine, Afganistan'da daha etkin ve nicelikli katılım için baskıları artırarak sürdürüyor.

ISAF'a 800'den fazla asker veren ve komutayı 2 defa üstlenen, "NATO'nun en güçlü askeri birimlerine sahip üyelerinden biri" olarak nitelenen Türkiye'nin, Afganistan'da "etkin ve tutarlı rol oynadığı" belirtiliyor.

Diplomatlar, "Afgan halkının Türkiye'ye yönelik müthiş sevgi, saygı ve güveninden" de söz ediyor, "diğer bazı müttefiklerin tersine, Türkiye'nin art niyetli görülmediği" üzerinde duruyor.

"Başarı sadece askerle olmaz"

NATO'nun Afganistan'da uzun süredir yaşadığı "panik ve iktidarsızlık havasını" değerlendiren diplomatik kaynaklar, "sadece askeri girişim ve müdahalelerle Afganistan sorununa çözüm getirilemeyeceğini" sık sık tekrarlıyor.

Ülkenin yeniden imarına büyük özen gösterilmesi gerektiği, "güvenliksiz ekonomik gelişme, ekonomik gelişmesiz güvenlik sağlanamayacağı", "siyasi kanatta da herkesin elini taşın altına sokması gerektiği" söyleniyor.

NATO uzmanları, Afganistan'da polisin okuma-yazma bilmediğine, yeterli hapishane ve hakim bulunmadığına, adli sistemde reformlar gerektiğine değinirken, Afgan ordusunun eğitiminde olumlu gelişmeler bulunduğunu, ancak Taliban'ın elinde daha modern silahlar görüldüğünü anlatıyor.

Afganistan'da "ulus devlet" kurulması için gerekenlerin yapılması, ekonomisinin yüzde 65'i narkotik üzerine kurulu bir ülkenin toparlanmasının zorlukları üzerinde duran uzmanlar, "AB'nin de elini cebine atması lazımdır. Bu iş sadece silahla olmaz. İnsanların gönlünü kazanmak ve onlara bir hayat tarzı sunmak gerekiyor" diyor.

NATO Konseyi, Afganistan'da, gelecek yıllarda uygulanacak "yeni bir strateji" belirlenmesi için çaba harcıyor.

Bu çerçevede BM'nin "zayıf kalmasına" son verilmesi, bir "BM temsilcisi" atanması, uluslararası kurumlar arasında eşgüdümün güçlü bir haleg etirilmesi üzerinde çalışılıyor.
BeDo07
BeDo07
кαηкαℓιƒєค๔๓เภ
кαηкαℓιƒєค๔๓เภ

Mesaj Sayısı : 821
Yaş : 29
Nerden : KaNKaMıN YaNıNDa
Kayıt tarihi : 10/02/08

https://kanka.forumotion.net

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön

- Similar topics

 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz